Hattâ bunun için bâzı tarîkatlerde, “riyâzat” ve “mücâhede” usulleri çerçevesinde, nefsin istediklerinden el çekip, istemediklerine yönelmek sûretiyle, rûhânî istîdatların inkişâfı hedeflenir.
Bu itibarla asıl mahâret; müʼminin zayıf ve âciz zamanında olduğu kadar; güçlü, varlıklı ve sıhhatli ânında da, kendini Rabbinin huzurunda en âciz mevkîde görebilmesidir. Zira yağmur sularının kuytu ve alçak yerlerde birikmesi gibi, ilâhî lûtuf ve ihsanlara nâil olmak isteyen müʼminler de, hiçlik ve acziyetlerinin idrâki içinde, alçak gönüllü ve mütevâzı olmalıdırlar.