Bir Fotoğrafın Hikayesi - 1927 Solvey Konferansı

Solvay Konferansları (Fransızca: Conseils Solvay), her üç yılda bir düzenlenen ve fizik ile kimya alanlarında çözümlenmemiş konuları ele alan konferanslardır. Uzay ve Zamanın Kuantum Yapısı konulu 23. Solvay Fizik Konferansı 2005 yılında, From Noncovalent Assemblies to Molecular Machines konulu 21. Solvay Kimya Konferansı ise 2007 yılındaBrüksel'de düzenlendi.

Bilim 08.03.2016, 15:48 09.03.2016, 10:14 Mehmet Berke
Bir Fotoğrafın Hikayesi - 1927 Solvey Konferansı
Tarihte düzenlenen ilk fizik konferansı olarak bilinen 1911 Solvay Konfransı, Hendrik A. Lorentz'in başkanlığında Brüksel'de toplandı. Radyasyon ve Kuantum konulu konferansta iki ayrı yaklaşıma (klasik fizik ve kuantum kuramı) yer vermenin yarattığı sorunlar ele alındı. Katılımcılar arasında en genç fizikçi Albert Einstein'dı. Marie Curie ve Henri Poincarékonferansta yer alan diğer önemli isimlerdi. Konferans başarıyla sonuçlanınca, Uluslararası Fizik ve Kimya Solvay Enstitüleri 1912 yılında Belçikalı sanayici Ernest Solvay tarafından Brüksel'de kuruldu.

Benjamin Couprie’nin 29 Ekim 1927 tarihinde çektiği bu fotoğrafın hikâyesi, çok daha önceye gider: 1911 yılına, dünyanın ilk ve en meşhur uluslararası bilim toplantısı olan Solvay Fizik Konferansı’na.

En sonuncusu 2011’de yapılan bu konferanslara, bir asırlık zaman dilimi içinde dünyanın en iyi fizikçileri katıldı; postmodern fizik bu konferanslarda biçimlendi. Modern bilimin yaklaşık dört yüzyıl önce kurulmasından bu yana entelektüel camiada binlerce panel, konferans ve kongre yapıldı fakat bunlardan hiçbiri, tartışmalarla gündeme gelen Beşinci Solvay Konferansı kadar bilim tarihinde kalıcı bir yer edinemedi. Bilimsel tartışma kavramı, Solvay Konferanslarını, özellikle Beşinci Solvay Konferansı’nı başarılı ve önemli kılan en önemli unsur olarak kabul edilir. Klasik mekanik ile kuantum mekaniği arasındaki ayrışmanın bu kadar erken fark edilmesi, Niels Bohr ile Albert Einstein arasında yaşanan ve konferansa damga vuran tartışmaya bağlanabilir. Bohr ve ekibi, klasik mekaniğin belirlenimcilik, kesinlik ve yerel gerçekçilik gibi sert ve güçlü karakterlerinde bundan böyle “yumuşaklık ve zayıflama” ihtiyacının doğduğu konusunda ısrar ederken klasik paradigmaya karşı binlerce yıllık sağduyumuza aykırı yaklaşımlar da (belirlenimsizlik, kesinsizlik, yerel-olmayan gerçeklik vb.) önerirler.

Dokuz Nobel ödüllü bilim insanını aynı karede görmemizi sağlayan bu fotoğraf, zengin tarihsel ve kuramsal bilgilerle örgülüdür. Ön sırada bilim tarihinin neredeyse biricik leydisi, Marie Curie var. Yorgun görünen Bayan Curie, radyasyon üzerine yaptığı yüzlerce deney sonunda önemli bilimsel keşiflere ulaşmayı başardı ancak görme yeteneğini büyük oranda kaybetti. Ne bir kadın oluşu ne de gözlerini yüce bir ideal uğruna kaybedişi, hiçbir soruna kesin bir çözüm üretmemiş fakat yalnızca düşünmüş olan Sokrates kadar ona ün kazandırdı. Düşünmenin erkeğin işi olduğunu açıkça dile getiren Sokrates’i onaylayıp bayan Curie’yi yadsıyan bir fotoğraf bu aynı zamanda.

Bayan Curie’nin sağında, güç ve otoritenin kendisinde olduğunu belli eden Hendrik Lorentz, solunda ise onur konuğu diyebileceğimiz Max Planck oturuyor. Konferanstaki her şey, ilk dört konferansa da başkanlık etmiş olan Lorentz tarafından, Planck’ın ortaya koyduğu yeni hipotez şerefine gerçekleştiriliyor. Şuna bakın ki Planck, fotoğraftaki en mutsuz kişi gibi algılanıyor. Doğanın sürekliliği ve nedensellik ilkesinin doğruluğuna inançtan vazgeçmesi mümkün olmayan Planck’ın bitkinliğinin hatta yılgınının en basit nedeni, konferanstan önceki 26 yılını, kendi hipotezini çürütmeye çalışarak geçirmesi olabilir. Grubun en yaşlısı olan Planck, 89 yıl sürecek hayatında bu ters yöndeki mücadeleye bir 20 yıl daha verecek fakat asıl acıyı, yaşadığı bir başka mücadelenin içinde bulacak. Yedi çocuğundan hayatta kalan sonuncusu, Hitler’e düzenlenen bir suikastın sanığı olarak tutuklanacak, bedel olarak Planck’tan, Nazileri destekleyen bir bildiriyi imzalaması istenecektir. Planck, evlat acısını son bir kere daha yaşayacak ancak bilim etiğini ve sorumluluğu terk etmeyecektir.

Fotoğrafta, Nazi politikasını reddeden bir başka bilim insanı daha var: Planck ile aynı sıradaki Einstein. Einstein, Planck hipotezini kullanarak hem fotoelektrik etki olayına bilimsel bir açıklama getiriyor hem de kuantum mekaniğinin ilk önemli kavramını, fotonu keşfediyor. Fakat Heisenberg’in kesinsizlik ilkesi nedeniyle kuramın geldiği son noktadan hiç hazzetmiyor ve hayatı, kuantum mekaniğinin eksik, düzeltilmesi gereken bir “safsata” olduğunu ispatlamaya çalışmakla geçiyor. Görelilik kuramı, yerel-gerçeklik varsayımı ile ışıktan hızlı etkileşimin olamayacağı olgusuna dayanır; bu yüzden klasik kesinlik ve belirlenimciliği korur. Kuantum mekaniği ise ya ışıktan hızlı etkileşmelerin varlığını onaylamak ya da belirlenimciliği terk etmek zorunda bırakıyor: Aklı başında herkes için aşılması çok zor bir uzlaşmazlık. Einstein, uzay ve zamanın göreli olduğunu ispat etse de fiziğin kesinlikçi ve belirlenimci yanını terk edemiyor; kesinlik ve belirlenimciliğe neredeyse bir mümin gibi inanıyor. Ona göre fizik, kesinliğin bilimidir; olasılık, rastlantısallık, olumsallık, belirlenimsizlik, kesinsizlik “bilim” kavramı içinde tevil edilemez şeylerdir. Ancak 20 yıldan fazla bir süredir kuantum fiziği üzerine kafa yoran Einstein’ın ikisi de yere basan ayakları ve gitmek üzereymiş izlenimi veren aceleci duruşu, önemli bir tedirginliği dışa vuruyor. Çünkü kuantum mekaniği ile klasik mekanik ve görelilik arasındaki çatlağın derinliğini Planck’tan sonra tam olarak ilk kez Einstein idrak ediyor.

Kuantum mekaniğin standart yorumunu yapmak, 42 yaşındaki Danimarkalı profesöre kalmış bir görev olarak addediliyor. Bohr’un rahat, kendinden emin ve gücünün doruğunda duruşu, Planck ve Einstein’a karşı vereceği entelektüel mücadelenin geleceğini sezmemize yardımcı oluyor. Bohr, uygulanan kuantum fiziğini, düşünülen kuantum mekaniğine dönüştürdüğünde nedensiz devinimler, ışıktan hızlı etkileşmeler, özdeşsizlikler yeni anlamlarına kavuşuyor. Fiziğin bu yeni kavramları, hem sağduyuya yabancı hem de us-dışı görünüyor. Einstein, onları “tuhaf” addediyor; hatta kuantum sıçramasını “hayalet etki” diyerek tiye alıyor.

Einstein’ın en önemli destekçisi Erwin Schrödinger, fotoğrafta da Einstein’ın tam arkasında ayakta duruyor; spor ceketi ve papyon kravatıyla sakin duruşu dikkat çekiyor. Onu, kedisiyle göremiyoruz çünkü henüz ne meşhur EPR makalesi yazıldı ne de buna dayanan Shrödinger’in Kedisi” icat edildi. Einstein’a desteği, belirlenimciliğin yeniden inşası ve rastlantısallığın fizikten kovulması arzusuna yönelik. Kendi adıyla anılan dalga denklemleri, dalga fonksiyonun belirlenimci evrimini verebiliyor fakat dalga fonksiyonunu çökerten ölçüm, her seferinde rastlantısal çıktılara yol açmaktan kurtulamıyor.

Schrödinger’in sağında Verschaffelt’i, onun yanında ise kuantum mekaniğinin süvarilerinden, henüz yirmili yaşlardaki Wolfrang Pauli ve Werner Heisenberg’in kendilerine özgü, cesur ve dinamik duruşlarını görüyoruz. Heisenberg, kesinsizlik ilkesini Bohr’a asistanlık yaptığı yıllarda, henüz 26 yaşındayken bu konferanstan az önce keşfetmiş, adı geçen makaleyi Pauli’ye göndermişti. Önceki yıllarda Alman Gençlik Hareketi üyesi olan Heisenberg, daha sonra Almanya için atom bombası yapımında görev almış, hatta Bohr’u ikna etmeye çalışmış fakat Bohr, Planck ve Einstein gibi bu projede etik veya ideolojik gerekçelerle yer almamıştı. Schrödinger’in önünde solda ise konferansın en genç ismi Paul Dirac oturuyor. Dirac’in sağındaki Einstein’ın hemen arkasındaki içe dönük ama gururlu tip Arthur Compton. Onun sağında Loise de Broglie ile Max Born, onun da sağında, ortada en sağda Büyük Danimarkalı Bohr oturuyor. Onların Bohr’a yakınlığı yalnızca fiziksel değil. Fotoğraftakilere askeri bir komut verip “Ayağa kalk, sola dön, uygun adım ilerle” denilse, tarihsel gerçeklik bu resimde Bohr’un önderliğini, onu takip edenleri ve sonradan katılanları küçük bir hileyle bize sunacak gibi görünüyor.

Bu fotoğrafı, başka bir fotoğrafla karşılaştırabilseydik o fotoğrafta Arkhimedes, İbni Heysem, Harezmî, Kepler, Galilei, Newton, Faraday ve Maxwell gibi modern bilimin devleri yer alırdı. Klasik mekaniğin babalarını resmeden bu ikinci şaheserde zaman, tarihin derin yarıklarıyla ayrılmış, mekân ise aralarında anlık etkileşmeler gözlenemeyen farklı kıtalara dağılmış olurdu. Bununla birlikte bu fikir, yalnızca uzay ve zaman koordinatlarındaki yakınlaştırılamaz ayrışmadan ötürü değil, modern bilimin sosyolojik mekanizmasındaki bir olgu yüzünden de tasarlanabilir değildir: Klasik mekanik, dayandığı gerçeklik ve hakikat anlayışı nedeniyle zorunlu olarak art-süremli ve zaman-dizinseldir. Bir tarih şeridi üzerinde, dâhilerin bireysel çalışmaları ve yüksek iç görüleriyle işleyen sürecin bağımsız ürünlerinin birbirine eklenmesiyle inşa edilmiştir. Bu yüzden klasik mekanik, bu türden bir fotoğrafta kendi inşasına tanıklık edemezdi.

Kuantum mekaniğinin bu fotoğrafta bir araya gelen takım oyuncularının “şimdi ve burada” ve “birlikte-bulunuşları (co-existence)”, her şeyin birbirine çok yaklaştığı ve sınırların bulanıklaştığı bu yüzyıla has imkânlarla edimselleşir: bağlılaşım, yerel-olmayan etkileşimler, tümlerlik, tünelleme, kopyalama yasağı, belirlenimsizlik, dolanıklık. McEvoy’un karikatürize ederek tasvir ettiği gibi gelecek kuşaklar, kuantum fiziğinin bu devlerini 1927 yılında bir araya getiren coğrafi yakınlığı ve yoğun zaman kesitini öğrendiklerinde şaşkınlık ve hayret duyacaktır. Çünkü bilim tarihinde bu kadar kısa sürede, bu kadar az kişiyle, bu kadar çok şeyin açıklığa kavuşturulduğu bir başka zaman dilimi neredeyse yoktur.

Konferans bitip fotoğraf çekildikten bir gün sonra, 30 Ekim’de Brüksel Merkez İstasyonu’ndan Schrödinger, Einstein ve Planck Berlin’e doğru; Born, Göttingen’e; de Broglie, Paris’e; Dirac, Cambridge’e; Bohr ve Heisenberg, Kopenhag’a; Pauli, Zürih’e doğru yola çıktı. Yanlarında düşünce tarihinin tanık olmadığı en “tuhaf” fikirler dizisi vardı; onlara, düşünmeye bolca vakit sunan tren yolculuğunda yeni fizik kuantum mekaniği eşlik ediyordu. Çoğu muhtemelen Einstein’la hemfikir olarak kuantum mekaniği denilen bu çılgınlığın, daha eksiksiz bir kuram yolunda atılan sadece bir adım olduğunu ve daha iyi, sağduyuya daha uygun yeni bir kuram geliştirilince atılacağını, unutulup gideceğini umuyorlardı. Fakat Avrupa kıtasının küçük bir bölgesinde yoğunlaşan evlerine dönüp günlük çalışmalarına başladıklarında, bu umutlarını uzun süre koruyamayacaklarını fark edeceklerdir.

*Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi

ŞEVKI IŞIKLI*

Yorumlar (0)
5
kısa süreli hafif yoğunluklu yağmur
Günün Anketi Tümü
En Çok Sevdiğiniz Renk Hangisi?
Namaz Vakti 09 Nisan 2025
İmsak 06:49
Güneş 08:21
Öğle 13:10
İkindi 15:29
Akşam 17:49
Yatsı 19:16
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 28 71
2. Fenerbahçe 28 68
3. Samsunspor 29 51
4. Beşiktaş 28 48
5. Eyüpspor 29 47
6. Başakşehir 28 42
7. Göztepe 28 39
8. Gaziantep FK 28 39
9. Kasımpaşa 29 39
10. Antalyaspor 29 39
11. Trabzonspor 28 36
12. Konyaspor 29 34
13. Rizespor 28 34
14. Bodrum FK 29 33
15. Kayserispor 28 33
16. Sivasspor 29 31
17. Alanyaspor 29 31
18. Hatayspor 28 19
19. A.Demirspor 28 -2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 32 63
2. Karagümrük 32 59
3. Erzurumspor 32 54
4. Gençlerbirliği 32 54
5. İstanbulspor 33 52
6. Bandırmaspor 32 52
7. Keçiörengücü 33 48
8. Iğdır FK 33 48
9. Amed Sportif 33 48
10. Ahlatçı Çorum FK 32 47
11. Ümraniye 32 46
12. Esenler Erokspor 32 45
13. Boluspor 32 45
14. Pendikspor 32 42
15. Sakaryaspor 32 42
16. Ankaragücü 32 38
17. Manisa FK 33 38
18. Şanlıurfaspor 33 37
19. Adanaspor 32 27
20. Yeni Malatyaspor 32 -21
Takımlar O P
1. Liverpool 31 73
2. Arsenal 31 62
3. Nottingham Forest 31 57
4. Chelsea 31 53
5. Newcastle 30 53
6. M.City 31 52
7. Aston Villa 31 51
8. Fulham 31 48
9. Brighton 31 47
10. Bournemouth 31 45
11. Crystal Palace 30 43
12. Brentford 31 42
13. M. United 31 38
14. Tottenham 31 37
15. Everton 31 35
16. West Ham United 31 35
17. Wolves 31 32
18. Ipswich Town 31 20
19. Leicester City 31 17
20. Southampton 31 10
Takımlar O P
1. Barcelona 30 67
2. Real Madrid 30 63
3. Atletico Madrid 30 60
4. Athletic Bilbao 30 54
5. Villarreal 29 48
6. Real Betis 30 48
7. Celta Vigo 30 43
8. Real Sociedad 30 41
9. Rayo Vallecano 30 40
10. Mallorca 30 40
11. Getafe 30 39
12. Sevilla 30 36
13. Osasuna 30 35
14. Valencia 30 34
15. Girona 30 34
16. Espanyol 29 32
17. Deportivo Alaves 30 30
18. Leganes 30 28
19. Las Palmas 30 26
20. Real Valladolid 30 16