El yapımı şemsiyelerin izlerine eski Mısır, Yunanistan, Çin ve Asya uygarlıklarında rastlamak mümkündür. Yazımızın girişinde de belirtildiği gibi ilk önceleri güneşten korunmak için kullanılan bu şemsiyeler daha sonraları mum, cila ve boya gibi malzemelerle kaplanarak yağmurdan korunmak için kullanılmaya başlanmıştır.
Şemsiye (umbrella) kelimesi Latin kökenli bir kelimedir ve Latincede gölge anlamına gelen “umbra” kelimesinden türetilmiştir. Şemsiye 16. yüzyılda batı dünyasında yaygın bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır.
Bunda özellikle Kuzey Avrupa’nın bol yağmurlu ikliminin etkili olduğu tahmini çok da zor olmayan bir faktör olsa gerek. Öncelikle Batı dünyasında kadınların genellikle aksesuar olarak kullandıkları bu araç, İngiliz gezgin Jonas Hanway’in (1712–1786) 30 yıl boyunca İngiltere sokaklarında elinde şemsiyeyle boy göstermesi ve etkin bir biçimde kullanmasıyla erkekler arasında da yaygınlaşmaya başlamıştır.
Bu nedenle İngiliz beyefendileri şemsiyelerini uzun bir süre “Hanway” olarak isimlendirmeyi tercih etmişlerdir.
Bunda özellikle Kuzey Avrupa’nın bol yağmurlu ikliminin etkili olduğu tahmini çok da zor olmayan bir faktör olsa gerek. Öncelikle Batı dünyasında kadınların genellikle aksesuar olarak kullandıkları bu araç, İngiliz gezgin Jonas Hanway’in (1712–1786) 30 yıl boyunca İngiltere sokaklarında elinde şemsiyeyle boy göstermesi ve etkin bir biçimde kullanmasıyla erkekler arasında da yaygınlaşmaya başlamıştır.
Bu nedenle İngiliz beyefendileri şemsiyelerini uzun bir süre “Hanway” olarak isimlendirmeyi tercih etmişlerdir.
Dünyanın ilk şemsiye dükkânıysa 1830 yılında “James Smith and Sons” adıyla Londra’da açılmıştır. Bu işletme hala aktif bir biçimde Londra’da 53 New Oxford Street adresinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
1852 yılında Samuel Fox isimli bir ticaret adamı daha önceleri tahta iskeletleri ile üretilen şemsiyeleri bir adım öteye taşıyarak, şemsiyelere ilk çelik iskelet yapısını uyarlayan kişi olarak kayıtlara geçmiştir. Bu gelişmeden yaklaşık 100 yıl sonrasındaysa, şemsiyeler bugün kullanılan açılır-kapanır formlarına kavuşmuştur. Hayatımızda bu denli önemli yeri olan bir aracın bu kadar yavaş bir gelişim göstermesi de hayret verici noktalardan biri olsa gerek.
şemsiye ne zaman bulundu, nasıl bulundu, hangi tarihte bulundu, ilk şemsiyeyi kim yaptı
Şemsiyeler ilk olarak 3400 yıl önce Mezopotamya’da, bir rütbenin, bir ayrıcalığın sembolü olarak kullanılmaya başlandı. Bu ilk şemsiyeler Mezopotamyalıları yağmurdan değil, yakıcı güneşten korumak için kullanılıyordu.
Şemsiyeler yüzyıllar boyu hep güneşten korunmak için kullanıldı. Bugün bile bazı Afrika kabilelerinde şefin arkasında yürüyen bir şemsiye taşıyıcısı görülmektedir. Hatta İngilizce’de şemsiye anlamındaki ‘umbrella’ kelimesi, Latince gölge anlamına gelen ‘umbra’ kelimesinden türemiştir.
Milattan önce 1200 yıllarına gelindiğinde şemsiye Mısırlılarda biraz dini bir anlam kazandı. Gökyüzünün Tanrının vücudundan yapılmış, dünyayı koruyan bir şemsiye olduğuna inanıyorlardı ve başlarının üzerinde taşıdıkları şemsiye yüksek ahlak sembolü idi.
Avrupa’da şemsiyelerin yaygın olarak kullanılmasına 1700′lü yıllarda başlanmıştır. Bu yıllarda şemsiyelerin yünlü kumaşlarının üstü bir çeşit yağ ile sıvanıyordu. Bu yağ kumaşa su geçirmez bir özellik kazandırıyor ve siyah bir renk veriyordu. Siyah renkli bu şemsiyeler erkekler tarafından da benimsendi ve güneş için olan beyaz şemsiyeler kadınların, yağmur için olan siyahlar ise erkeklerin vazgeçilmez aksesuarları oldu.
Şemsiye, yağmur ve güneşten korunmak amacıyla kullanılan bir aksesuardır.
İlk kullanım dönemlerinde "parasol" denilen (para=durdurmak, sol=güneş anlamında) şemsiye, Türkçeye Arapça'daki şemsiyye sözcüğünden gelmiştir. TDK'na göre; "1- bir sapın üzerinde esnek tellere gerilmiş, açılıp kapanabilen, yağmur ve güneşten korunmak için kullanılan, su geçirmez kumaştan yapılmış taşınabilir eşya, güncek, 2- Aynı noktadan çıkan eşit uzunluktaki sapçıkların ucunda bulunan çiçek topluluğu." olarak tanımlanmakta olup, plaj ve bahçelerde güneşlik olarak kullanılabileceği açıklaması da yapılmaktadır. İngilizce'de Latince Umbra=gölge kökenli sözcükten türeyen şemsiye 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Tarihçe
İlk şemsiye kullanımına Mezopotamya'da rastlanır. Güneşten korunmak amacıyla kullanılan ilk şemsiyelerden sonra m.ö. 1200 yıllarında eski Mısır'da koruyucu bir niteliği olduğuna inanılan şemsiye, Roma kültürüne Mısır'dan geçti. Yapımında yaprak ve papirüslerin kullanıldığı şemsiyenin kullanımı Eski Yunan kültüründe de görülür. Yağmura karşı ilk kullanımın Çin’de olduğu bilinmektedir. Kağıttan yapılan şemsiyeler reçinelenerek su geçirmez yapılmış ve yağmurdan korunmak amacıyla kullanıldı. 16. yüzyıl sonlarında batı dünyasında yaygınlaşan şemsiye; Fas'lı gezgin ve yazar Janas Hanway (1712-1786) tarafından Londra'da kullanılarak aksesuarın tanınmasını sağladı. Bu süreçte İngiliz burjuvazisi tarafından "Hanway" olarak adlandırıldı.
İlk zamanlarda bir çeşit yağla kaplanarak su geçirmezliği sağlanan şemsiyeler, çok dayanıklı olmamakla birlikte giderek kullanımının artmasıyla daha dayanıklı modeller üretilmeye başlandı. Seri üretimine 1830 yılında Londra'da "James Smith and Sons" şirketinde başlanan şemsiyelerin saplarının yapımında balina kemiği ve ahşap tercih edildi. 1852'de Samuel Fox adlı bir üreticinin çelik tel kullanmasıyla değişik modellerin üretimine başlandı.
Türkiye'de şemsiye
Türkiye'de ilk örnekler ülke dışından getirilen şemsiyelerin kullanımıyla oldu. 1882 yılında İstanbul'da yaşayan Robenson adlı bir İngiliz'in üretime başlamasıyla ilk yerli yapım şemsiyeler de kullanıma girdi. Bugün dünyada, çeşitli modelleri, boy ve renkte olanları bulunan şemsiyeler, değişik yay mekanizmaları aracılığıyla açılıp kapanan, manuel, yarı otomatik ve tam otomatik modeller içermektedir.
rabia 7 Yıl Önce
iyiki gösterdiniz ozaman nasil yapardim ödevimi.
dicle tonğ 5 Yıl Önce
hiçte işimizi görmedi