Ömür boyu yaptığımız etkinliklerin en uzunu hiç şüphesiz uykudur. 78 yaşına bastığımızda, uykuda geçirdiğimiz zaman 25 yılı bulmuş olacaktır. Peki, bu süreyi biraz daha azaltmak mümkün müdür? En fazla ne kadar süreyle uyanık kalınabilir? Uykusuz kalmanın sonuçları nelerdir?
Kendimizi uykusuzlukla sınamaya kalktığımızda bunun ne kadar zor olduğunu görürüz. Uzmanlar uyuma dürtüsünün yemenin bile önüne geçtiğini, uyumamak için ne kadar çabalasak da beynimizin kendiliğinden uykuya dalacağını söylüyor.
Neden uyuruz?
Uyuma dürtüsünün neden bu kadar güçlü olduğu bilinmiyor. Uzmanlar uykunun tam olarak nasıl bir fonksiyonu olduğunun hala açıklanmaya ihtiyacı olduğunu, fakat genel olarak vücudumuzdaki sistemleri yeniden ayarladığını belirtiyor. Araştırmalar ayrıca düzenli ve gerektiği kadar uyumanın iyileşmeyi sağladığını, bağışıklığı güçlendirdiğini ve metabolizmayı düzenlediğini de gösteriyor.
Öte yandan yeterince uyumama halinde diyabet, kalp hastalıkları, obezite depresyon ve diğer rahatsızlıklara dair risklerin arttığı biliniyor. Belki de bu yüzden uyumamız gerektiğinde yorgunluk, enerji azlığı, gözlere bastırılıyormuş hissi duyarız. Uykuya karşı direndikçe konsantrasyonumuz ve kısa dönemli hafıza oluşturma yeteneğimiz dibe vurur.
Tüm bu yan etkileri görmezden gelirsek akli dengesizlik baş gösterir; ruhsal bir gelgit, paranoya ve halüsinasyon başlar. Amerika’da uzun yol tır şoförleri bu durumu anlatmak için “kara köpeği görmek” deyimini kullanır. Yolda gölgeler belirmeye başlar. Aracı kenara çekme vakti gelmiştir.
Uykusuzluk durumunda bedende de buna paralel bir inişe geçme söz konusudur. Kanda adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları artar, tansiyon yükselir; kalp ritmi düzensizleşir, bağışıklık sistemi sarsılmaya başlar. Uykusuz kalan insanlar bu nedenle daha kolay hastalanır.
Fakat uyuduktan sonra bütün bunlar düzelir; yani uykusuzluğun yarattığı hasar kalıcı değildir.
Hiç uyumamak
Peki, hiç uyunmadığı durumlarda ne olur? Ölümcül Kalıtsal Uykusuzluk adı verilen ve nadir görülen bir genetik bozukluk aşırı uykusuzluğun ağır sonuçlarına dair çarpıcı bir görünüm çiziyor.
Dünya çapında 40 ailede bu genetik bozukluk biliniyor. Bir tek kusurlu genin beyinde hasara yol açması ve özellikle uykuyu düzenleyen talamus bölgesini etkilemesi nedeniyle uykusuzluk hastalığı baş gösteriyor.
Günlerce uyumamak aşırı terlemeye, gözbebeklerinin iğne ucu kadar küçülmesine neden oluyor. Birkaç hafta sonra ise uykuya dalma hali, uyurgezerlik ve istemsiz kas hareketleri başlıyor. Kilo kaybı ve demans (bunama), ardından da ölüm baş gösteriyor.
Uykusuzluk öldürür mü?
Fakat burada ölüme uykusuzluğun değil, hastalığın beyinde yarattığı hasarın neden olduğu düşünülüyor. (İşkence yöntemi olarak uygulanan uykusuz bırakmadan dolayı tutukluların büyük acılar çektiği biliniyor; fakat bugüne kadar kimsenin öldüğü görülmemiştir.)
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde de doğrudan uykusuzluğun olmasa da ondan kaynaklı gelişmelerin ölüme yol açabileceği görülmüştür. Uykuya dalmak üzere olan sıçanlar günde bin kez uyandırılmış, uzun süre uykudan mahrum bırakılınca vücut sistemleri çökmüş, vücut ısıları düzensizleşmiş, fazla yemelerine rağmen kilo kaybı görülmüştü. Uzmanlar ölüme uykusuzluğun mu yoksa ondan kaynaklı stresin mi neden olduğuna dair ayrımın zor olduğunu belirtiyor.
Rekor kimde?
Bütün bunlar uykusuz kalmanın sınırlarını zorlama konusunda caydırıcı etkenler olabiliyor. Peki, insanın uykusuzluğa ne kadar dayanabileceği konusunda bir deney var mı?
Bu konuda rekor Randy Gardner adlı Amerikalıya ait. Gardner, 1964’te 17 yaşındayken yapılan bir bilim fuarında yaptığı gönüllü deneyde, 11 günden fazla (264 saat) süreyle uyanık kalmıştır. Daha az güvenilir başka kaynaklar, 1977’de bir İngiliz kadının 18 gün boyunca sallanan iskemlede sallandığını belirtiyor.
Guinness Rekorlar Kitabı, insanların kasıtlı uyanık kalarak kendilerine zarar verebileceği gerekçesiyle birkaç yıl önce bu alandaki denemeleri kayda geçirmeye son verdi.